At Fav'a Bekle: Fake mi Değil mi?
- Uzm.Klinik Psikolog Mine Caner
- Dec 20, 2018
- 3 min read
Updated: Aug 2, 2019
İletişim en önemli ihtiyaçlarımızdan biri. Hayattan aldığımız zevk, mutluluk çevremizdeki insanlarla kurduğumuz ilişkilere ve tabi ki onlarla ne kadar iyi bir iletişim kurduğumuza göre değişmekte. Birisiyle gülmek, birisiyle konuşmak, ona günümüzün nasıl geçtiğini anlatmak, paylaşmak ya da yalnızca dinlemek.
Peki, bu iletişimi hala sadece yüz yüze mi sağlıyoruz?
Gün geçtikçe, modernleşmeyle beraber iletişim kurmak için sosyal ağları tercih etmeye başladık. Bu sayede dünyanın neresinde olursak olalım, coğrafi engelleri aşarak uzak ve farklı yerlerdeki insanlarla iletişim kurma imkanına sahip olduk. Teknoloji ve sosyal medya ile "DM'den yürümek", "sexting (cinsel icerikli mesajlaşma)", "takipçi kasmak/takip edeni takip etmek" ve "dürtmek" gibi yeni kavramlar da hayatımıza yerleşti. Ancak, hayatımıza internetin ve sosyal ağların bu denli girmesi, üzerimizde bazı olumsuz etkilerin de ortaya çıkmasına neden oldu. Internet ortamında her şekilde mükemmeli temsil etmek isteyen, kendimize göre ne iyi ise onu ortaya koymaya çalışan bir hal almaya ve ne yazık ki internete bağımlı hale geldik. Eskiden beri ortaklaşa yaşayan toplumumuza ait olmaktan uzaklaşarak yalnızlaşmaya ve toplumsal olarak yabancılaşmaya başladık. Aynı mekanda ve hatta aynı masada olduğumuz halde konuşmadan telefonla veya bilgisayarlarla etkileşim içinde olarak yalnızlaştık ve birbirimize yabancılaştık. Başkalarına yabancılaştıkça ve yalnızlaştıkça da daha fazla kendimize odaklandık.
Bazı araştırmacılar, bahsedilen yalnızlık kavramını 'tek başına kalmak'tan daha farklı bir durum olarak değerlendirmektedirler. Kişinin mevcut yaşadığı sosyal ilişkileri ile olmasını istediği sosyal ilişkiler arasındaki farkı sonucunda yaşadığı olumsuz psikolojik durum olarak açıklamaktadırlar. Yalnızlık/yalnızlaşma bireylerin sosyal ilişkilerinde önemli eksiklikler olduğunun bir göstergesi olmakta.
Teknoloji insanlığın bir uzantısı olmaktan çıkmış; insanlık teknolojinin bir uzantısı haline gelmiştir.
Türkiye'de yapılan çalışmalar, internet kullanımındaki artış ile yalnızlık düzeyindeki artış arasında paralel bir ilişki olduğunu göstermektedir. Kişilerin sosyal ilişkilerinin azaldığı ve kişilerarası ilişkilerde sorunlar yaşadığı gözlemlenmektedir. Sosyal ilişkilerinde engellerle karşılaşan bu kişiler de, yeniden kişisel ilişkiler oluşturmak, sürdürmek için sıklıkla internete başvurmakta ve interneti yüz yüze iletişimin yerine koymaktadır. Bu nedenle kişilerarası ilişki ihtiyaçlarını gidermek ve sosyal kanallar oluşturmak adına sosyal etkileşimi içeren (chat yapmak, rol oyunları oynamak, forum vb.) internet uygulamalarını seçmektedir. Gündelik yaşamda kendini doğru bir şekilde ifade edemeyen kişiler, böylelikle, olmasını istediği sosyal ilişkiyi, sosyal ağlar yoluyla kurmaya ve gerçek hayatlarında bulamadıkları ilişki doyumunu internetten elde etmeye çalışır. Bunun sonucunda ise internet kullanımı, sosyal ilişkiler konusunda gerçek yaşamın yerini almaya başlar.
İnternet, kullanıcısının kendi kimliğini/kimliklerini hem ifşa ettiği hem de yeniden kurduğu yeni ve farklı özel alanlar yaratıyor.
Gerçeklik ve sanallığın ayrımını iyi yapmak gerekir. Kişilerarası iletişim adı altında gerçek yaşamda gerçekleştirilen aktivitelerin, sanal dünyaya taşınması gerçeklik ve sanallık arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmakta. Gerçek kimliği ile sanal dünyada yarattığı kimliği iç içe geçmiş bir kişi öz benliğine yabancılaşabilir. Hümanist yaklaşımın temsilcisi psikanalist Erich Fromm'a göre bireyin özgüveni, başkalarının kendisi hakkında düşündükleriyle değerlendirilmez; yani yabancılaşma kişinin kendi değerini kendisinin belirleyememesidir. Kişiler arasındaki ilişkiler sayılabilecek değerlere indirgendiği zaman, ahlaki değerlerin önem kaybetmesiyle birlikte kişi kendisine ve gerçek dünyaya yabancılaşmaya başlar.
Sosyal ağlar, yüz yüze iletişimin yerini almadığı, gerçek dünyadaki hayatımızın önüne geçmediği ve zamana-mekana bağlı kaldığımız sürece sosyal hayatımızı zenginleştirir.
Değerimizi, özgüvenimizi beğeni, takipçi ve mesajlara geri dönen insan sayısı gibi sayısal arkadaşlıklara göre ve başkalarının düşüncelerine değil de, kendi öz benliğimize, kendimize göre belirlemeliyiz.
Teknolojiyi, interneti sadece bir araç olarak kullandığımız zaman yabancılaşma, yalnızlaşma ve bireyselleşme gibi sorunların önüne geçebiliriz.
***Farkındalık değişimi getirir.***
Kln.Psk.Mine Caner
KAYNAKÇA
Alanka, Ö., & Cezik, A. (2016). Dijital Kibir: Sosyal Medyadaki Narsistik Ritüellere İlişkin Bir İnceleme. TRT Akademi, 1(2), 548-569.
Batıgün, A. D., & Hasta, D. (2010). İnternet bağımlılığı: Yalnızlık ve kişilerarası ilişki tarzları açısından bir değerlendirme. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 11(3), 213-219.
Batıgün, A. D., & Kılıç, N. (2011). İnternet Bağımlılığı ile Kişilik Özellikleri, Sosyal Destek, Psikolojik Belirtiler ve Bazı Sosyo-Demografik Değişkenler Arasındaki İlişkiler. Turk Psikoloji Dergisi, 26(67).
Bookchin, M. (1996). Ekolojik Bir Topluma Doğru. Abdullah Yılmaz (Çev.). İstanbul: Ayrıntı Yayımları.
Karagülle, A. E., & Çaycı, B. (2014). Ağ toplumunda sosyalleşme ve yabancılaşma.
Şener, G. Ü. L. Ü. M. (2013). Sosyal ağlarda mahremiyet ve yeni mahremiyet stratejileri. Yeni Medya Çalışmaları I. Ulusal Kongresi-Kongre Kitabı, 396-405.
Comments